12 Mart 2010 Cuma

Haksızlığa uğrama psikolojisinin gizli öfkesini yaşamaları



Şeytan, kendisinden Hz. Adem'e secde etmesi istendiğinde insanlığa karşı büyük bir öfkeye kapılmış ve cennetten kovulup lanetlenmesiyle birlikte bu öfkesini büyük bir düşmanlığa dönüştürmüştür. Ve kıyamete kadar bu düşmanlığının gereğini yapacağına dair yemin etmiştir.

Şeytanın sinsi dilini kullanarak yaşayan insanlarda da şeytanınkine benzer ancak gizli bir öfke görülür. İnkar edenler bu öfkelerini inançlarıyla, yaşam tarzlarıyla, gösterdikleri cahiliye ahlakıyla açıkça ortaya koyarlar. Ancak iman ettiklerini söyledikleri halde kalplerinde gizli bir hastalık olan insanların durumu daha farklıdır. Onlar böyle bir öfkenin haksız bir öfke olacağını bilmektedirler. Çünkü Kuran ayetlerinden, Allah'ın yüce adaletinden, sonsuz merhametinden, insanlar üzerindeki koruyuculuğundan haberdardırlar. Ancak bir yandan da şeytanın etkisindeki nefisleri onları böyle bir öfkeye doğru durmaksızın kışkırtmaktadır. Bu kışkırtmalara karşı koyamadıklarında yapabildikleri, bu öfkeyi samimi iman sahiplerinden mümkün olduğunca gizlemek olur. Bazıları bu öfkeyi kasten ve isteyerek sürdürdükleri gibi bazıları da kendilerini zaman içerisinde nasıl olsa bu öfkeyi yeneceklerine inandırır ve bunu içlerinde gizlerler. Ancak içlerinde sakladıkları bu öfke -Allah'a sığınmadıkları sürece- karşı konulması çok zor bir kine dönüşür. Öyle ki onları her işlerinde, her düşüncelerinde her kararlarında yönlendirmeye ve şeytanın istediği ahlaka daha da yaklaştırmaya başlar. Bu öfkeyi asıl yönelttikleri kimseler ise aslında en güvendikleri, en sevdikleri ve en yakın dostları olması gereken iman sahipleri olur.

Allah korkuları nedeniyle son derece güzel bir ahlak gösteren, daima hakkı ve iyiliği ayakta tutmaya çalışan, kendilerine sevginin, saygının dostluğun en güzelini sunan bu insanlara karşı böyle bir öfke duymaları için geçerli hiçbir sebepleri yoktur. Şeytanın etkisinden az da olsa sıyrıldıklarında bu gerçeğin şuuruna varmakta ve yaptıklarını kınamaktadırlar. Ancak vicdanlarının bu hatırlatmasını nefislerinin ve şeytanın telkinleriyle hemen örttükleri için, böyle çelişkili bir tavrı bile bile sürdürmektedirler.

Onca üstün özelliklerine rağmen iman edenlere karşı öfke duyabilecekleri nedenleri onlara gösteren ise yine şeytan olur. Bu nedenlere kısaca bir göz atıldığında, bunların hepsinin ortak noktasının müminlerin kendilerini hayra çağırdıkları konular olduğu görülür. Şeytanın etkisi altındaki insanların gizli öfkelerinin temel nedenlerinden bazılarını kısaca şöyle sıralayabiliriz:

İman edenlerin, bu kimselerin hasta karakterlerini Kuran vesilesiyle diğer insanlardan çok daha iyi görüp analiz ediyor olmaları. Müminler, yaptıkları her işte, gösterdikleri her tavır ve söyledikleri her sözde bu kimselerin gizledikleri gerçek karakterlerini biraz daha ortaya çıkarırlar. Bu durumda bu kişiler daha fazla delil vermemek için kendilerini daha çok gizlemek ve bundan dolayı içlerine kapanmak durumunda kalırlar. Bu da kötü ahlaklarını deşifre eden müminlere karşı öfke duymalarına neden olmaktadır.

Nefislerindeki, herşeyde haklı çıkma isteği çok yoğun olmasına rağmen, Allah'ın yardımıyla her zaman müminlerin sözlerinin ve iddialarının doğrulanması. Bu nedenle nefislerinin bu Kuran ahlakına aykırı isteklerine asla ulaşamamaları. Kendi batıl düşüncelerinin ve şeytani mantıklarının darmadağın olup etkisiz ve geçersiz hale getirilmesi.

Hak ettiklerine inandıkları takdiri bir türlü toplayamamaları. Allah'ın bu nimeti yalnızca Kendisi'ne samimi iman edenlere lütfettiğini görüp, Kuran'da bildirildiği gibi "asla ulaşamayacakları bir büyüklük isteğine" (Mümin Suresi, 56) kapıldıklarını anlamaları. Bir yandan bu istekleri için mücadele verip, bir yandan da bunu hiçbir zaman elde edemeyeceklerini için için bilmelerinden kaynaklanan derin bir öfke duymaları.

Kendilerinden daha aşağı gördükleri insanların, güzel ahlaklarıyla ve samimiyetleri nedeniyle takdir toplayıp ön plana çıkmaları. Kendilerinin ise daima bu insanların gölgesinde, geri planda kalmaları.

Kendilerini çok beğendikleri için, her konuda söz sahibi olmak istedikleri halde, kendilerinden daha niteliksiz gördükleri -ama asıl üstünlük sahibi olan- insanların sözlerine uymak; onların tavsiyelerini öğütlerini dinlemek nefislerine çok ağır gelir. Ayrıca kendi eksiklerini görememiş ve bunlara çözüm bulamamış olmaları ve buna karşın bu kimselerin kendilerine yol göstermesi de kalplerinde gizli bir öfkeye neden olur.

0 yorum: