12 Mart 2010 Cuma

Duygusallığı Gizli Bir Mücadele Yöntemi Olarak Kullananlar Kendi Tuzaklarına Kendileri Düşmektedirler


Duygusallık ve bunun beraberinde gelen tavır bozukluklarının, şeytanın hileli yöntemlerinden başka bir şey olmadığını göstermektedir. Burada üzerinde önemle durulması gereken konu ise şeytanın etkisiyle böyle bir tavır sergilemeye başlayan insanların, bir süre sonra, bu tuzağa kendilerinin düştükleridir. Allah "... Yeryüzünde büyüklük taslayarak ve kötülüğü tasarlayıp düzenleyerek. Oysa hileli düzen, kendi sahibinden başkasını sarıp-kuşatmaz..." (Fatır Suresi, 43) ayetiyle bu önemli gerçeğe işaret etmektedir.

Şeytan, bu duygusal ruh halini, kontrol altına aldığı insanların tüm yaşamlarına hakim etmeye başlar. Artık yalnızca bir taktik olarak değil, gerçek ruh halleri olarak yaşadıkları duygusallık, bu insanları, her an şeytanın gizli samimiyetsizliklerine ve kötülüklerine kapılmaya açık hale getirir. Daha da önemlisi Kuran ahlakına tamamen aykırı bir düşünce şekli olan duygusallık, yavaş yavaş gerçek imandan ve Allah'ın razı olacağı ahlaktan uzaklaşmalarına neden olur. Önceleri taktik olarak sığındıkları ağlamaklı hal, bu insanların hayatlarının büyük bölümünü kaplar. Karşılaştıkları her olayı, duydukları her sözü duygusal bir bakış açısıyla değerlendirmeleri nedeniyle sık sık üzüntüye kapılıp hüzünlü ve içlerine kapalı bir tavır sergilerler. Allah Kuran'da ağlamanın, insanların yaptıkları kötü eylemlerin, kurdukları sinsi planların bir cezası olarak hayatlarına hakim olduğunu şöyle bildirmektedir:

Öyleyse kazandıklarının cezası olarak az gülsünler, çok ağlasınlar. (Tevbe Suresi, 82)

İnsanlar arasında bir ceza gibi değerlendirilmeyen ağlama, aslında Allah'ın tevekkül edemeyen, nefislerini kurtarmak adına sinsi eylemler kuran insanlara verdiği çok önemli bir karşılıktır. Çünkü ağlayan bir insan herşeyden önce hiç mutlu değildir; son derece karamsardır. Ümitsizliğe kapılmış, aklı kapanmıştır. Doğruyu yanlışı ayırt edememekte, kendisine zarar verdiğini bile bile böyle bir ruh hali içinde yaşamaktadır. Allah bir karşılık olarak bu insanların hayatına hüznü ve kederi hakim kılmıştır. Dünyanın en güzel nimetleri bile neşelenmelerine yetmemekte, güzelliklerden hiçbir tat alamamakta, yalnızca kendi sorunlarını, dertlerini düşünebilmektedirler. Ve çözümü aslında son derece kolay olan bu dertlerinin asla son bulmayacağına inanmış olmalarının derin kederini yaşamaktadırlar. Böyle bir kişi şeytana uyduğunu fark etmekte, onun kendisine düşman olduğunu onu hüsrana ve ateşe sürüklediğini anlamakta, ama ona karşı koyacak gücü kendinde bulamamaktadır. Tüm iradesini ve gücünü şeytana teslim etmiş gibidir.

Bütün bunlara istediği anda son vermek tamamen kendi elindedir aslında. Ancak kendisine Kuran'ı rehber edinmediği, Allah'ın gösterdiği yolu gereği gibi izlemediği için çıkış yolu bulamamaktadır. Bu ahlakını sürdürdüğü takdirde ahirette de kendisini çok zorlu bir hayatın beklediğini, yaşadığı mutsuzluğun, hüzün ve kederin orada onulmaz bir dereceye ulaşacağını, ve şeytana karşı koymadığı için sonsuza kadar çok büyük bir pişmanlık içerisinde yaşayacağını da bilmektedir. Ancak vicdanın tüm bu uyarılarına rağmen, Allah korkusunun yeteri kadar güçlü olmaması sebebiyle bu ruh halinden kurtulacak gücü kendinde bulamamaktadır.

Samimi olmaya karar verip nefsini savunmaktan vazgeçmediği takdirde de Allah'ın razı olacağı bir ahlaka ulaşamayacaktır. Nefsini korumak adına asiliği ve isyankarlığı göze alması onu bedenen ve ruhen yıkıma sürükleyecektir. Bu yıkım birçok alametle kendini gösterecektir. Önceleri taktik olarak kullandığı ağlama yöntemi onu sarıp kuşatacak, olur olmaz herşeye ağlayan, dengesiz bir insan haline gelecektir. Hep karamsar, olumsuz, huzursuz bir yaşantısı olacak, her gününü yaşayacağı yeni üzüntüleri bekleyerek korku ve hüzün içinde geçirecektir. Ahlakını Kuran'da bildirilen güzel ahlak ölçülerine göre değiştirmekte direndikçe yıkımın boyutlarının artabileceğini bilerek yaşayacaktır.

Oysa bu durumdan kurtulmak çok kolaydır. Allah Kuran'da eğer kendilerine verilen öğüde uyacak olurlarsa bu kimseleri dosdoğru yola iletip hayra yönelteceğini bildirmiştir:

... Onlar, kendilerine verilen öğüdü yerine getirselerdi, bu şüphesiz onlar için hayırlı ve daha sağlam olurdu. Biz de onlara, o zaman yanımızdan büyük bir ecir verirdik. Ve onları mutlaka dosdoğru yola yöneltip-iletirdik. (Nisa Suresi, 66-68)

0 yorum: