12 Mart 2010 Cuma

Haksızlığa uğradıklarını iddia eden insanların gizli samimiyetsizlikleri



Şeytanın kendi ahlakını benimsetmeye çalıştığı insanların yaşantılarına dikkatlice bakıldığında, hayatlarının büyük bölümünü bu haksızlığa uğrama ruhu içerisinde geçirdikleri ve gösterdikleri pek çok tavrın altında hep bu düşüncenin bulunduğu görülür. Kendilerini sürekli böyle bir durum içerisinde yaşadıklarına öylesine inandırmışlardır ki, duydukları her sözü, karşılaştıkları her olayı bu bakış açısıyla değerlendirir, en alakasız olaylarda bile haksızlığa uğradıklarını düşünüp üzülebilecekleri ve karşı ataklara geçebilecekleri konular bulurlar. Allah böyle kişilerin bu bakış açılarına "... Her çağrıyı kendileri aleyhinde sanırlar..." (Münafikun Suresi, 4) ayetiyle dikkat çekmiştir.

Çoğu zaman çevrelerindeki insanların bu kimselerin gizliden gizliye böyle bir düşünce içerisinde olduklarından haberleri dahi yoktur. Bu nedenle hiç düşünmeden tüm samimiyetleriyle içlerinden geldiği gibi davranırlar. Ancak onların tüm bu samimi davranışları, şeytanın etkisi altında olan insanlar tarafından çok negatif şekilde yorumlanır. Ardından da gerçekle bağlantısı olmayan bu yorumlara kendilerini inandırır ve Kuran ahlakıyla çelişen bir ruh haline girerler. Allah'ın varlığını, kaderin mükemmel işleyişini, herşeyde hayır ve hikmet olduğunu, Allah'ın dünya hayatını bir imtihan yeri olarak yarattığını unuttukları takdirde Müslüman ahlakını gereği gibi yaşayamayacaklarını düşünmezler. Ahirette tevekkülsüzlüğün, Allah'a güvenmemenin, şüpheye kapılmanın kendilerine nasıl bir sorumluluk yükleyeceğini, şeytana uymanın insanı cehennem ateşine sürükleyeceğini akıllarına getirmezler.

Akıllarını meşgul eden en önemli düşünce, 'yaşadıkları olaylarda ne kadar haklı oldukları ama hak ettiklerinin karşılığını gereği gibi alamamış olmaları'dır. Bu düşünceye öylesine saplanmışlardır ki, haklarını elde edememiş olmalarının gizli öfkesi ve haklarını arama konusundaki gözü dönmüşlükleri tüm benliklerine hakim olmuştur. Bu aşamadan sonra olayları sağlıklı düşünebilmeleri, kendilerine yapılan hayra yönelik çağrıları kavrayabilmeleri pek mümkün olmaz. Haklılıklarını vurgulamak bu insanlar için derin bir hırs haline gelmiştir; her fırsatta bunu ispat edebilecek yeni yöntemlere başvururlar. Gece gündüz, yaptıkları her işte akıllarında bu konu vardır. Haklılıklarına ve kendilerine yapılan haksızlıklara ilişkin yüzlerce detay düşünürler. Kendilerini bu asılsız düşüncelerle öylesine ikna ederler ki, benzer bir tavır ya da sözle karşılaştıklarında kalplerinde sakladıkları hemen ağızlarından dökülüverir.

Allah, şeytanla işbirliği halindeki bu insanların yaşadıkları ruh halini bir ayette şöyle tarif etmiştir:

Ey iman edenler, sizden olmayanları sırdaş edinmeyin. Onlar size kötülük ve zarar vermeye çalışıyor, size zorlu bir sıkıntı verecek şeyden hoşlanırlar. Buğz (ve düşmanlıkları) ağızlarından dışa vurmuştur, sinelerinin gizli tuttukları ise, daha büyüktür. Size ayetlerimizi açıkladık; belki akıl erdirirsiniz. (Al-i İmran Suresi, 118)

0 yorum: