Şeytanın gizli dili kullanılarak yapılan konuşmalar, samimi Müslümanların fark edeceği ipuçları ile doludur. Bu kimseler konuşmalarında sürekli olarak başkalarının hatalarını gündeme getirirler. Bu yöntemi kullanarak kötü ahlaklarını örtmeye çabalarlar. Şeytani bir dil kullanan bu kişiler, kendi ahlaklarının eleştirildiği bir ortamda konuyu hedefledikleri diğer kişilere yönlendirerek dikkatleri üzerlerinden uzaklaştırmak isterler. Bu şekilde kargaşa çıkarmaya ve kendileriyle ilgili konuyu unutturmaya çalışırlar. Amaç her zaman aynıdır; haklı çıkmak... 'Kendilerince eğer konu planladıkları gibi istedikleri yerde kesilir ve dikkatler diğer kişiye yönelirse, bir de o kişiyle ilgili söyledikleri şey gerçekten de isabet kaydederse o zaman konunun yönü değişecektir. Kendi konusu unutulacak ve haklı çıkmış olacaktır...'
Bu amaçla çevrelerindeki olaylara karşı -daha sonra bu tür durumlarla karşılaştıklarında kullanabilmek için- çok dikkatli bir analiz yapma ihtiyacı duyarlar. Ancak bu iyi niyetli bir analiz değil, sinsi bir araştırmacılıktır. Kimlerin ne zaman ne gibi hatalar yaptıkları, bunlara nasıl tepkiler verdikleri, kendilerine hataları karşısında neler söylendiği gibi birçok detayı samimiyetsizce akıllarında tutarlar. Zamanı geldiğinde topladıkları tüm bu delilleri sinsice ortaya atıp kendi çarpık düşüncelerine göre adalet sağlamış olacaklardır.
Oysa Allah'ın adaleti insanlar üzerinde en güzel şekilde tecelli eder. Samimi iman sahipleri Allah'ın rahmetiyle karşılık görürken, samimiyetsiz düşüncelerle sinsi oyunlar oynayan bu insanlar ise hak ettikleri karşılığı hem dünyada hem de ahirette en adil şekilde alırlar. Bu kimselerin kendilerini başkalarıyla kıyaslayarak, onların hatalarını gündeme getirerek yapmaya çalıştıkları ancak 'şeytani bir adalet sağlamak' olur. Çünkü bununla asıl hedefledikleri şeytanın çarpık adalet anlayışıyla 'hak etmedikleri bir haklılık ve üstünlük elde edebilmektir' ki; bu da hiçbir zaman başarıya ulaşamayacakları boş bir çabadır. Bu da aynı şeytanın aldığı karşılık gibi Allah'ın adaletiyle karşılık bulur.
Her insan kendi yaptıklarından sorumludur. İnsanın başkalarını yargılaması, kendisiyle kıyaslaması ahiretteki konumu açısından kendisine bir kazanç sağlamaz. Allah "Ve yine hayır; kendini kınayıp duran nefse de and ederim." (Kıyamet Suresi, 2) ayetiyle kendini kınamayı bilen insanlar üzerine and içmiştir. Unutulmamalıdır ki kendi nefsini kınayabilmek, hatalı yönlerini görüp kabul edebilmek güzel bir Müslüman özelliğidir. İnsan ancak bu şekilde güzel bir ahlaka ulaşabilecek ve ancak bu şekilde Allah'ın rahmetine kavuşabilecektir.
0 yorum:
Yorum Gönder